Herkesin hayata bakışı ve algılayışı ne kadar farklı değil mi? Bakıyorum da çevremde gözlemlediğim detaylar, dikkatimi çeken şeyler çoğu zaman diğerlerinden çok farklı. Hani bakmak ve görmek denilen konu var ya, ben bakıyorum ve olmadık şeyler görüp, bi de bunları kafama yazıyorum. Çoğu lüzumsuz ve insanlık için faydasız şeyler aslında: ) Bi kısmını yazıp çizdiğim için biliyorsunuz siz de. Ama yapacak bişey yok, böyle kodlamışlar beni...
Her gün işe gidip geldiğim bi cadde var. (Ümraniye’de) Bu yolda dikkatimi çeken “köpek gezdiren gençlik” diyebileceğim bir kesim var. Bunlar genelde yirmili yaşlarda, çakma tiki giyimli, tek kaşlı ve dikelmiş saçlı gençler. İkili, üçlü geziyorlar ve buldog falan türü bi köpek gezdiriyorlar illaki. Öyle ki motosiklete köpekle binenlerini bile gördüm bunların. Sanırım moda bizim oralarda.
Üniversitede verdiğimiz bi ders için, her hafta bi kaç saatliğine okul sıralarında takılıyorum. En arkada oturup gençleri izliyorum, bazen de karikatür, desen falan çiziyorum. O öğrencilerin hal ve tavırlarını görmelisiniz. “Üniversiteli oldum anasını satim, yetişkin ve özgürüm, oldum ben” havalarına rağmen nasıl da naif bir çocuk tarafları var hala. Çok iyi geliyor bana onlarla olmak. Bora ve Çağan’la ilgili hayaller kuruyorum orada.
Bu dünkü dersten bir çizim. Hemen önümde sıraya gömülüp uyuyan bi kızcağız.
Bu masterımın öğretilerinden (!) biri. Çevredeki insanları, eşyaları vs. karalamak çizim becerisini geliştirmek için iyi bir egzersizmiş. Böyle bakıp bakıp, sinsice bişiler karalarken birinden dayak yemem inşalla. Nihan da (ben master demeyi seviyorum kendisine) bir
blog açtı bu arada. Girin bakın, çok güzel ve eğlenceli çizimlere yer veriyor blogunda.
http://robotsdoodlesandorangebubbles.blogspot.com/
Son olarak, boğazımı tutmayı başararak bi kilo daha verdim ve nefis bi çalımla 59'a veda ettim. Ayrılırken "beni bekleme bi daha gelmicem" dedim kendisine... Bilsin boşuna umutlamasın yazık:)